26 Haziran 2009 Cuma

Çehov'un Martı piyesinden son cümle son nokta.....

Bazı sahneler,bazı cümleler vardır ki,okyanusların en karanlıklarında yüzen fosforlu balıklar gibi hafızanızın derinliklerinde ışıklar saçarak yalnız başına dolaşırlar.
Kendi içinize kapandıkça,yalnızlaştıkça,hayatın görünen yüzünden kaçıp diplere kaçtıkça,o sahnelerle cümlelerin ışığı daha keskinleşir,renkleri daha canlanır,onlara dokunmak istersiniz.
Eğer bir gün hayatıma ihtiyacın olursa gel ve al onu..........

24 Haziran 2009 Çarşamba

Sevdiğiniz Kaybolduğunda........


Bazen,sevdiğiniz insan kendi içine girip gözden kaybolur.
Kapısız bir katedralin önünde duran biçare bir dindar gibi,içeri girenin yeniden dışarı çıkacağı bir geçit bulabilmek için sevdiğiniz insanın etrafında dolaşmaya başlarsıznız.
Durumunuz korkunçtur...
Sevdiğiniz karşınızdadır,işte onun saçları,onun dudakları,onun gözleri,onun sesi,onun gülümseyişi,onun bakışı,onun duruşu ama bütün bunlar onu,sizin sevdiğiniz "O"yapmaya yetmemektedir,"O" kendi içinde kaybolmuştur.
Eğer tümüyle ortadan yok olmuş olsa,bütün dünyayı gezip onu aramaya razısınızdır ama aradığınız,önünüzde durmaktadır ve o,sizin aradığınız değildir.
Onu arayabileceğiniz başka bir yerde yoktur.
Sevdiğiniz insan,sevmediğiniz insanın içindedir.
Çaresizliklerin en insafsızıdır bu.
Kaybolanı bulabilmek için,onun içinde kaybolduğu insana sarılırsınız.
O bir seraptır,ağzınıza kumlar dolar.
Tanrıların lanetine uğramış bir matematikçi gibi bütün rakkamları alt alta yazıp toplarsınız,sonuç yanlıştır,birisi rakkamların değerlerini,size haber vermeden değiştirmiştir.Gittikçe daha çok çıldırarark yanlış rakkamlarla doğru bir sonuç bulabilmek için boğuşursunuz....

19 Haziran 2009 Cuma

Hayal&gerçek


Başımın şakak kısmından aşağı süzülen sinir,öfke,boşluğa dalıp giden gözlerim,yürümekten aciz vücudumla topluluk içinde yokluktayız.YANLIZIZ...Beyin haznemde tutsak ettiğim bir yığın düşünce,geçmişimi ve geleceğimi düşündürenlerle bir karmaşa bir kaus ortamındayız belli....
Dalmış gözlerim bir hayal dünyasında....Belkide hiç çıkmayacak.Bir şelale yeşillikler içinde bir diyar.Şelaleden akan sular sinirimi,öfkemi,geçmişimi belkide geleceğimi simgelercesine.Hayattan tad almak istedim o an.Kendimi yıldızların yanında yine yanlız fakat özgür hissetmek istedim.
Çıkardım üstümdeki o gereksiz kumaş parçalarını;ben buyum böyle geldim sizin dünyanıza.....Kulaklarımda o müthiş melodi doğru şelalenin altına o soğuk sulara...Kendimi hiç olmadığım kadar çılgın,hiç olmadığım kadar ÖZGÜR hissettiğim o an;kollarımı bir hayalete sarılacakmışçasına gerdim.Yüzümü şelalenin kaynağına doğru kaldırıp hayata MERHABA dedim.
İŞTE BUYDU YAŞAMAK.
Siz insanların zevklerinden ve düşüncelerinden farklı,bir kat daha ÖZGÜR,fakat bir kat daha GERÇEKÇİ...
KAYIP KENTİN DELİSİ
İ.S

18 Haziran 2009 Perşembe

İlgili aramalar: müzik - bolahenk - aşk bir rüya -  aşk -  bir -  rüya



Günler;
Dünden kopya çektiğim
Şuanı
Yarının
Baskısına
Yetiştirme
Telaşıyla
Solarken.....

Kayıp Kentin Delisi

15 Haziran 2009 Pazartesi

Biz'i yaşamak-yaşatmak

Sarmaşık yaprakları gibi sardı tüm vücudumu
İnim inim inletti
ne bu labirent yapraklardan kaçarım
nede acıma ortak ederim seni
tek derdim Ruhumun sahibi
o güzel kalbindeki yerimi koruyabilmekse
bu yükün altında ezilsede bedenim
Yaşatacağım BİZİ…

Veeeee Murathan Mungan'dan(hayatımdaki en önemli şiir)


Yalnız Bir Opera

Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
Oysa bilmediğin birşey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim

İmrendiğin, öfkelendiğin
Kızdığın ya da kıskandığın diyelim
Yani yaşamışlık sandığın
Geçmişim
Dile dökülmeyenin tenhalığında
Kaçırılan bakışlarda
Gündeliğin başıboş ayrıntılarında
Zaman zaman geri tepip duruyordu.
Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,
Biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.
Başlangıçta doğruydu belki.
Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp,
Günden güne hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren,
Büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin.
Ve hala bilmiyordun sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
Bütün kazananlar gibi
Terk ettin.

Yaz başıydı gittiğinde, ardından,
Senin için üç lirik parça yazmaya karar vermiştim.
Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim.
Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.
Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.
Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
Yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından
Kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
Çerçevesine sığmayan
Munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
Lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu.

Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti Mayıs.
Seni bir şiire düşündükçe
Kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi
Uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma.
Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük
Usulca düşüyordu bir kağıt aklığına,
Belki de ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.
Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha.
Aşk mıydı, değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi?
"Eylül'de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen" notunu buldum kapımda.
Altına saat:16.00 diye yazmıştın, ve 16.04'tü onu bulduğumda.
Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
Takvim tutmazlığını
Aramızda bir düşman gibi duran zamanı
Daha o gün anlamalıydım
Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını.

Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri.
Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı.
Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay,
Alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik kalmıstı.
Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza.
Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi
bakışıyorduk.
Sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık.
Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki.
Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.
Gittin. Şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza.
Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.
Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
Birbirine uzanamayan
Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
Ne kalacak bizden?
Bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim şu kırık dökük şiirim
Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
Bizden diyorum, ikimizden
Ne kalacak?

Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz.
Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada
Bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilmeyen çocuklar gibi
Ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek
Herşeyi bir başka aşka erteleyeceğiz.

Kış başlıyor sevgilim
Hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
Bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
Oysa yapacak ne çok şey vardı
Ve ne kadar az zaman
Kış başlıyor sevgilim
İyi bak kendine
Gözlerindeki usul şefkati
Teslim etme kimseye, hiçbir şeye
Upuzun bir kış başlıyor sevgilim
Ayrılığımızın kışı başlıyor
Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.

Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak,
Yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak,
Camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak...
Böyle zamanlarda herşey birbirinin yerini alır
Çünkü herşey bir o kadar anlamsızdır
İçimizdeki ıssızlığı dolduramaz hiçbir oyun
Para etmez kendimizi avutmak için bulduğumuz numaralar
Bir aşkı yaşatan ayrıntları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz
Çıplak bir yara gibi sızlar paylaştığımız anlar,
Eşyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar
Korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,
Çağrışımlarla ödeşemezsiniz.

Dışarda hayat düşmandır size
İçeride odalara sığamazken siz, kendiniz
Bir ayrılığın ilk günleridir daha
Herşey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkta
Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup
Kulak verdiğiniz saat tiktakları
Kaplar tekin olmayan göğümüzü
Geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç
Suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz
Bakınıp dururken duvarlara
Boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek,
Unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani,
Unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında
Kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi
Kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi
Yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutkunluk haline, bir trafik kazasına,
Başımıza gelmiş bir felakete, işkenceye çekilmeye, ameliyata alınmaya
Kendimizi hazırlar gibi.

Yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi
Ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,
Ve kazanmış görünürken derinliğimizi
Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde
Bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar
O tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi
Hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar
Göremeseniz de, bilirsiniz
Hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar.

Bana zamandan söz ediyorlar
Gelip size zamandan söz ederler
Yaraları nasıl sardığından, ya da herşeye nasıl iyi geldiğinden
Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.
Dahası onlar da bilirler.
Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler.
Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki
hançeri çıkartmak, Yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak
kolay değildir elbet.
Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek.
Zaman alır.
Zaman alır sizden bunların yükünü
O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar dibe
çöker.
Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.
Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
O boşluk doldu sanırsınız
Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.

Gün gelir bir gün
Başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
O eski ağrı
Ansızın geri teper.
Dilerim geri teper.
Yoksa gerçekten bitmişsinizdir.

Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır anlamları, önemi
kavranır.
Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır.
Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.
Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
Herşeye iyi gelen zaman sizi kanatır olmuş
Saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
Günlerin dökümünü yap
Benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini
Kim bilebilir ikimizden başka?
Sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış
Bir ilişkiyi, duyguların birliğini,
Bir aşkı beraberlik haline getiren kendiliğindenliği
Yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız herşeyi bir düşün
Emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya
Şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor
Orada olmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
Bunlar da bir işe yaramadıysa
Demek yangından kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda.

Bu şiire başladığımda nerde,
Şimdi nerdeyim?
Solgun yollardan geçtim.
Bakışımlı mevsimlerden
İkindi yağmurlarını bekleyen
Yaz sonu hüzünlerinden
Gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim
Geçti her çağın bitki örtüsünden
Oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından
Bakarken dünyaya
Yangınlarla bayındır kentler gibiyim:
Çiçek adlarını ezberlemekten geldim
Eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların
Unuttuklarını hatırlamaktan
Uzun uzak yolları tarif etmekten
Haydutluktan ve melankoliden
Giderken ya da dönerken atlanan eşiklerden
Duyarlığın gece mekteplerinden geldim
Bütünlemeli çocukluklarıyla geçti
Gençliğimin rüzgara verdiğim yılları
Gökummaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.

Bu şiire başladığımda nerde,
Şimdi nerdeyim?
Yaram vardı, bir de sözcükler
Sonra vaat edilmiş topraklar gibi
Sayfalar ve günler
Işık istiyordu yalnızlığım
Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum
İlerledikçe...Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde
Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden.
Karardı dizeler.
Aşk...Bitti. Soldu şiir.

Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden
Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım
Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde
Aşk yalnız bir operadır, biliyordum:
Operada bir gece uyudum, hiç uyanmadım.
Barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim
Her adımda boynumdan bir fular düşüyordu
El kadar gökyüzü mendil kadar ufuk
Birlikte çıkılan yolların yazgısıdır:
Eksiliyorduk
Mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim
Her otelde biraz eksilip, biraz artarak
Yani çoğalarak
Tahvil ve senetlerini intiharlarla değiştirenlerin
Birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında
Ağır ve acı tanıklıklardan
Geçerek geldim. Terli ve kirliydim.
Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum
Maskeler ve çiçekler biriktiriyordu
Linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de...
Korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları
Ve açık hayatları seviyordu.
Buraya gelirken
Uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim
Atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri
Ödünç almadım hiç kimseden hiçbir şeyi
Çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için panayır yerleri...
panayır yerleri...
Ölü kelebekler...
Ölü kelebekler...
Sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.

Adım onların adının yanına yazılmasın diye
Acı çekecek yerlerimi yok etmeden
Acıyla baş etmeyi öğrendim.
Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?
İpek yollarında kuzey yıldızı
Aşkın kuzey yıldızı
Sanırsın durduğun yerde
Ya da yol üstündedir
Oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar
Ölü yanardağlar, ölü yıldızlar
Ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı.

Aşkın bir yolu vardır
Her yaşta başka türlü geçilen
Aşkın bir yolu vardır
Her yaşta biraz gecikilen
Gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler
Gözlerim
Aşkın kuzey yıldızıdır bu
Yazları daha iyi görülen
Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler
İlerlerim
Zamanla anlarsın bu bir yanılsama
Ölü şairlerin imgelerinden kalma
Sen de değilsin. O da değil
Kuzey yıldızı daha uzakta
Yeniden yollara düşerler
Düşerim
Bir şiir yaşatır herşeyi yaşamın anlamı solduğunda
Ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında
Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler
Yaşamsa yerli yerinde
Yerli yerinde herşey
Şimdi herşey doludizgin ve çoğul
Şimdi herşey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi
Şimdi herşey yeniden
Yüreğim, o eski aşk kalesi
Yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden
Dönüp ardıma bakıyorum
Yoksun sen
Ey Sanat! Herşeyi hayata dönüştüren.

12 Haziran 2009 Cuma

Shakespeare der ki;



İyi ol fakat çok iyi olma.Birazcık huysuz ol fakat çok değil.
İçinden geliyorsa dua et.Eğer sana rahatlık veriyorsa arada bir küfür de et.
Etrafındakilere mümkün olduğunca dostça davran,müşfik ol.
Eğer bir gün kötü davranmanı gerektirecek bir durum karşısında kalırsan;
Bağır,çağır,kır,dök ve unut!
Her zaman ve her yerde eline geçen bütün saadeti yakala,
En ufak bir parçanın bile kaçmasına izin verme.
Yaşa herşeyden önce yaşa ve sırf tesadüfen bu dünyaya gelmiş olduğun için,
Laf olsun diye günlerini geçirme.
Eğer gerçek aşkı tanıyacak kadar şanslıysan;bütün kalbin,ruhun ve bedeninle sev'
Hayatını o şekilde yaşa ki;heran kendi elini sıkabilesin ve hergün faydalı olan;
Hiç olmazsa birşey yap ki;gecelerin yaklaşırken örtüleri üzerine çekip kendi kendine
"ben elimden geleni yaptım"diyebilesin.
Düşüncelerin neyse hayatın odur.
Hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan
Düşüncelerini değiştir.....

10 Haziran 2009 Çarşamba

KEŞKE....(Hayal co-cartı)


Kafamda yarışı canlandırıyorumda;söz vermeden önce hesaba katmadığım şeyler olmuştu.Şimdi Orhaneli yolunda,go-cart pistine gideriz.Paralarımızı ödeyip sıramızı bekleriz.Sıramız gelince kasklarımızı giyip arabaları start çizgisine çekeriz.1-2-3 başla.Sen almış başını gidiyorsun neden?Çünkü ben 70 kg civarında bir adamım sende sanırım 40 kg kadar varsın.Buda sana 30 kglık bir avantaj sağlıyor.Ama az sonra ilk virajda işler değişiyor.Ben daha ağır olduğum için viraja senden daha hızlı girebiliyorum ve seni yakalıyorum.
Seni alıyor bir panik.Pis pis sırıtıyorum.Düzlüğe yan yana çıkıyoruz ve sen yine uzuyorsun,malesef uyuz oluyorum.Virajda yakalıyorum,düzlükte geçiyorsun,Virajda yakalıyorum,düzlükte geçiyorsun.
Yarış bu şekilde 2 tur devam ediyor."Büyük ihtimalle yarışı ya sen kazanıyorsun ya da ben....."2.turun sonunda finish çizgisinden hiç yavaşlamadan geçiyoruz.Arabalarımızın hızı inanılmayacak derecede artıyor..Pistten çıkıyoruz tel çiti yıkıp pist alanını müthiş bir hızla terk ediyoruz.Karayoluna çıktığımızda üzerimizde deri kıyafetler olduğunu ve mütevazi go-cartlarımızın birer canavar MAD-MAX'e dönüştüğünü farkediyoruz.Pis pis sırıtıyorum.Sanırım bu sırıtışı gözünün önüne getirebiliyorsundur.Baş parmağınla yaptığın bir işaretle sende yarışa devam etmek istediğini belli ediyorsun.
Son gaz yarışa devam ediyoruz,baraja doğru.Önümüze çıkan arabaları yavaşlamamak için yoldan çıkarıyoruz.Tepe yukarı bir sen bir ben makasa giriyoruz.Arabanın küçük çcamından hakim görüntü YEŞİL....Az sonra baraj gözüküyor.İlerde ana yoldan ayrılıp göle doğru giden tali yolu farkediyorum.Öne geçtiğim bir anda direksiyonu kırıp ana yoldan çıkıp tali yola hızla giriyorum sende peşimden.Dikiz aynasından bize çarpmamak için son anda direksiyonunu kırıp devrilen benzin tankerini görüyorum.1-2 saniye sonra büyük bir alev topu ve yüksek bir patlama sesi duyuluyor.Şimdi aynı aynadan dumandan bir mantar görünüyor.
Yol çok bozuk ve dar.Bir taraf ağaç-kaya ve toprak bir tarafsa uçurum aşağısı göl...Sürekli beni geçmek için arabanı zorluyorsun ve kendini tehlikeye atıyorsun.Bazeb bir kayayı veya ağacı ıskalıyorsun .Tekerlekler uçurumun kenarını yalıyor.Toprak kayarak göle dökülüyor.Yol genişlemeye başlıyor ve ilk fırsatta yanıma geliyorsun.Bir anda direksiyonlarımızı birbirimizin üstüne kırıp yoldan çıkarmaya çalışıyoruz.Kapılarımız birbirine kenetlenmiş şekilde hızlave büyük bir sarsıntıyla üzerinde "ÇIKMAZ"yazan beyaz-kırmızı çite yaklaşıyoruz.Arabanın içindeki motor ve sarsıntı sesi dayanılmaz.Küçük camdan yolun az ilerde bir çizgi film karesindeymiş gibi kesildiğini görüyorum.Başoımı sola çeviriyorum siyah bir kaskın içinden bir çift yeşil göz bana bakıyor.Az önce gördüklerimi onun da görmüş olduğunu biliyorum.Arabalarımız son hızla giderken sadece siyah kasklarımızın içindeki gözlere bakıyoruz.Bir anda o yeşil gözlerin şu anda ne gördüğünü,benimsegördüklerimin gerçek olup olmadığını merak ediyorum.Bir anda arabadaki sarsıntı kesiliyor.Duyduğum tek şey motorun tekerleklerinin boşa dönmesinden kaynaklanan yüklsek devri .
Kendime geldiğimde hatırladığım tek şey bana bakan bir çift güzel yeşil göz ve serin suyun vücudumun her yerindeki soğukluğu...
YEMYEŞİLDİ....

9 Haziran 2009 Salı

Durduramadığım tek şey"ZAMAN"...........


Yine gideceğiz
O sahil kahvesine
Tavşan kanında çay,
Yosun tadında köy.
Çaydanlıkta demimiz muhabbet,
Şekerimiz sohbetin olacak
Sonra ihtiyar balıkçı gelecek,
Oturtup ihtiyarı,ona çay ikram edeceğiz.
Ardından uzaklara dalacak gözleri
Ve hazin hikayesini anlatacak.
Kimbilir belkide
Hikayesi sana benzeyecek.
Sonu "YANLIŞTI"diye bitecek....

BİRİLERİ SENİN İÇİN SENDEN VAZGEÇEBİLİYORSA ONUN İÇİN DEĞERLİSİNDİR
BUNU DÜŞÜN VE BUNUN İÇİN SEVİN...

8 Haziran 2009 Pazartesi

kelebeğin aşkı(cem adrian-kelebek)




İçimdeki sesler
Dışımdaki dünya
Ve gökyüzünde ben
Hep tek başıma

Kalbimdeki izler
Yüzümde çiziklerle
Hep gökyüzünde
Tek, tek başıma

Uçarım ben içimdeki aşkla
Siyah beyaz renksiz pullarımla
Beni sevmeye kanatlarımdan başla
Ama konamam, beyaz avuçlarına

Ben bir kelebeğim
Yarın öleceğim
Kanatlarım emanetti
Çırılçıplak gömüleceğim

Sessizlik
En güçlü sesim
Rüzgar benim nefesimdir
Yalnızlık
Zırhım
Özgürlüğüm
Miğferimdir
Her yol karanlık
Ama aşk benim
Güneşimdir

Evet ben bir kelebeğim yarın ölecek içimdekiler
Sınırlar çizilecek
Dönecek herkes eve
Gülücükler dağıtılırken 1 günlük ömrü olan kelebek alacak yine nasibini
Üzülecek
Terkedecek kendini
İçindekilerle boğulacak karanlığında
Yardım istemeyecek
Sessiz ve herkesten uzakta GÖMÜLECEK
09.06.2009 PM

daha zor'a



Sürekli daha zormu olur yaşam?
yazılanlar sadece kağıtta mı kalır?
Korkuyla terbiye mi olur?

HUZUR-1-
Yemyeşiller içinde varolmayan diyarda
Özlemini duyduğum huzurla baş başayım şimdi…
Ne bu diyardan gidecek gücüm var
Nede burada kalacak vicdana sahibim
Tek istediğim yeşillikler içindeki diyarda
Huzurla ÖLMEK….


HUZUR…-2-.
Senelerce peşinden koşarken bugün tökezledim yere
fark ettimki sen değilmişsin yanımdaki hep sandığım
Bugün gerçek huzurla tanıştım olmak istediğim yerde
Zaman sınırsız,korkusuz ve yine deli………